Hastane… Gamze Hanım, elindeki filme uzun uzun bakar. Masasına oturur. Üzgündür. Derin bir nefes alır. Yerinden kalkıp ikinci kattaki bir odaya girer. Yataktaki on on iki yaşlarında bir çocuk yatmaktadır. Bir hayli bitkindir. Başında 40-45 yaşlarında anne ve babası beklemektedir.
Anne babası Gamze Hanım’ı görünce yerinden kalkarlar. Gamze Hanım oturmalarını işaret eder. Çocuğun başucuna gelir. Çocuğun başını sıvazlar. Çocuk ümitli gözlerle Gamze Hanım’a bakar. Gamze Hanım zoraki tebessüm eder.
Baba endişeyle:
Baba: – Doktor Hanım, oğlumun durumu nedir? İlk haftadan beri buradayız.
Gamze Hanım: – Oğlunuz Murat, iyileşecek merak etmeyin.
Anne: – Sağolun Doktor Hanım. Yüreğimize su serptiniz. Murat, daha ne kadar kalacak burada?
Gamze Hanım: – Endişe etmeyin. Biraz sabırlı olun. Daha bir kaç tahlil gerekiyor.
Babasına döner.
Gamze Hanım: – Siz benimle gelir misiniz?
Baba endişelidir.
Baba: – Hayırdır Doktor Hanım.
Gamze Hanım: –Hayır, hayır. Alınması gereken bir kaç şey var da…
Baba, Gamze Hanımın arkasından odadan çıkar. Koridordan geçerler. Gamze Hanım masanın önündeki koltuğa oturmasını söyler.
Gamze Hanım: – Bakın Hayri Bey. Anlatılması kolay değil ama açıkça konuşmam gerek. Zor da olsa… Biliyorum sizin için zor bir durum bu. Ama söylemek zorundayım. Oğlunuzun kalbi delik.
Hayri Bey, bu sözler karşısında şok olur. Çok üzgündür. Yıkılmıştır.
Hayri Bey: – Doktor Hanım Muratım ölecek mi diyorsunuz yani.
Gamze Hanım: – Hayır, ben öyle bir şey söylemedim. Ameliyat edilmesi gerekiyor.
Hayri Bey: – Ne lazım Doktor Hanım. Köydeki evimi, tarlamı satarım onun için. Ne olur oğlum yaşasın. Yaşatın onu Doktor Hanım. Yalvarırım size.
Gamze Hanım: – Hayri Bey, metanetinizi kaybetmeyin lütfen. Annesine ve oğlunuza bunu şimdilik hissettirmeyin. Sabırlı olun.
Ameliyat için çok para gerekiyor. Bu ameliyatın burada yapılması mümkün değil. Avrupa’da olması gerekiyor. Bu yüzden ameliyat pahalı.
Hayri Bey: – Bu parayı bulmam mümkün değil.
Hayri Bey oturduğu yerden yavaşça kalkar, kapıya yönelir.
Gamze Hanım: – Akrabalarınızdan sorun, soruşturun. Ümidinizi kaybetmeyin.
Hayri Bey boynu bükük odadan çıkıp gider.
Akşam… Gamze Hanım düşünceli düşünceli koltuğunda oturmaktadır. Ailece televizyon karşısında film seyretmektedirler. Gamze Hanım’ın bu durumu hiç kimsenin gözünden kaçmaz.
Eşi Osman, televizyonu aniden kapatır. Ortalığı sessizlik kaplar. Gamze Hanım’a döner.
Osman Bey: – Hayrola Hanım. Karadeniz’de gemilerin mi battı. Seni çok durgun görüyorum.
Engin: – Evet, anne! Çok düşünceli bir halin var.
Çiğdem: – Rahatsız mı anneciğim yoksa!
Korkut Dede: – Durun çocuklar. Gelin kızımı rahat bırakın. Belki de yorulmuştur.
Gamze Hanım: – Hayır Babacığım. Yorgun değilim. Hastanedeki durumlar işte…
Korkut Dede: – Bizimle paylaşmak ister misin? Çocuklar siz derslerinizin başına haydi.
Gamze Hanım: – Hayır, hayır. Bir sakıncası yok. Bir hastam için çok üzüldüm.
Osman Bey: – Hayatım, sen bir doktorsun. Duygularına hakim olmalısın. Her gün her zaman bir çok hastayla karşılaşıyorsun.
Gamze Hanım: – Can Bey. Haklısın ama bu 11-12 yaşında çalışan mı çalışkan, dünya tatlısı bir çocuk. Kalbi delik. Ailesi fakir, köylü insanlar. Ameliyatı için dünya kadar para gerekiyor. Onların da bu parayı bulacağını zannetmiyorum. Babasının ne sigortası var ne bir şeyi. Üstelik ameliyatın Avrupa’da yapılması gerekiyor.
Osman Bey: – Deme yahu zor bir durum.
Herkes üzgündür. Ortalığı bir sessizlik kaplar.
Korkut Dede: – Peki yardım kampanyası başlatsak. İlk başta ben bu ayki emeklilik maaşımı versem.
Çiğdem: – Benim harçlıklardan biriktirdiğim biraz param vardı.
Engin: – Ben de yaz tatili için biriktirdiğim paramı veririm.
Ayhan koştura koştura odasına çıkar. Elindeki kumbarasını sallaya sallaya:
Ayhan: – Anne ben de kumbaramdaki paraları veririm.
Orhan: – Salak! Annem çok paradan bahsediyor.
Korkut Dede: – Hişşt oğlum. Kardeşine niçin kızıyorsun. Onun da elinden gelen bu!
Orhan: – Haklısın Dede ama büyük çapta bir kampanya başlatmak gerek.
Engin: – Nasıl yani!