Engin boğazda bir açık hava kafeteryada çay içip oturmaktadır. İki saat sonra gireceği sınava bir yandan çay içerken bir yandan da notlarına göz atmaktadır. Kafeteryadaki masaların hepsi tıklım tıklım doludur. Dünyadan kendini soyutlamış şekilde önündeki kağıtları hızlı hızlı okumaktadır.
Bu arada başına genç bir kız dikilir.
Genç Kız: -Affedersiniz masanıza oturabilir miyim?
Bu güzel sese başını kaldıran Engin, en az sesi kadar güzel, zarif bir genç kızı karşısında bulur. Başka zaman olsa bu durumlarda can atan Engin gireceği sınavın endişesi içerisinde isteksizce:
Engin: -Tabii, buyurun!
Genç Kız: -Tanışabilir miyiz? Ben Ayşin.
Engin: -Benim adım da Engin. Memnun oldum.
Genç Kız: -Ben de şey … başka masalar doluydu. Baktım. Sizin masanızda kimse yok. Ben de sizin gibi yakışıklı bir gencin masasına oturmayı tercih ettim. Umarım rahatsız etmiyorumdur.
Engin: -Aman rica ederim. Lütfen rahatınıza bakın. Affedersiniz iki saat sonra çok önemli bir sınavım var. Biraz notlarıma bakmak zorundayım.
Genç Kız: -Buyurun rica ederim.
Engin tekrar notlarına göz gezdirmeye devam eder. Bu arada gen kız garsondan çay ister ve çay gelir. Aradan kısa bir süre sonra kız öfkeyle ayağa kalkar.
Ayşin: -Terbiyesiz, ahlaksız!
Der ve Engin’e tokadı yapıştırır. Engin şaşkınlık içindedir. Ne olup bittiğini farkında da değildir. Bu arada herkesin meraklı bakışları Engin’in oturduğu masaya doğru yönelir.
Kısa bir sessizlikten sonra Ayşin tekrar yerine oturur. Engin ne diyeceğini ne söyleyeceğini şaşırmıştır. Tam masadan kalkmak üzereyken:
Ayşin: -Affedersiniz! Lütfen oturun.
Engin’in şaşkınlığı daha da artmıştır. Demin tokat atan kız sanki kendisi değilmiş gibi nazik ve kibar bir tavırla konuşmaktadır.
Engin: -Affetmek mi? Güzel bayan masama geldiniz, oturdunuz. Tokat attınız sonra hiç bir şey olmamış gibi otur diyorsunuz. Olacak şey değil.
Ayşin: -Haklısınız! Önce size soğuk bir şey ikram etmek istiyorum. Ne arzu edersiniz?
Engin: -Vallahi hanımefendi ne söyleyebilirim ki?
Ayşin: -Israr ediyorum, lütfen!
Engin: -Peki öyleyse, bunun üzerine soğuk bir su olsun.
Ayşin garsona sipariş verir.
Ayşin: -Ben İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünde okuyorum. Bu sene diploma alacağım. Bitirme tezim “Bireylerin ve toplumun ani olaylar karşısındaki tepkileri”yle ilgili. Bu bir bakıma reklamcılık alanını da ilgilendiriyor.
Engin: -Hımm! Şimdi anlaşıldı. Hiç sebepsiz yere bana tokat attınız. Benim ve yan masadakilerin bu durum karşısındaki tepkisini izlediniz. Peki kusura bakmazsanız bir şey soracağım. Siz bana tokat atıktan sonra ben de sizin üzerinize çay dökebilir veya size tokat atabilirdim.
Ayşin: -Mümkün. Fakat bunları yapmadınız. Bundan çıkan sonuç; çok sinirli değilsiniz. Sinirlerinize sahip olan bir kişiliğiniz var. Hayatta başarılı olabilirsiniz.
Engin: -Yaa, öyle mi? Bunları duymak kulaklarımın hoşuna gidiyor. Ehh yediğim tokada değdi doğrusu.
Ayşin: -Bunları hoşunuza gitsin diye söylemiyorum. Bu zamana kadar değişik kişilerle tanışıp reaksiyonlarını ölçtüm.
Engin: -Yani en son kobayınız ben oluyorum galiba.
Ayşin: -Lütfen öyle söylemeyin. Bir kere kobay deneylerde kullanılan hayvanlara denir. Deneyde kullanılan insanlara ise suje denir.
Engin: -Her neyse ha suje, ha konu mankeni, ha kobay farketmez. Sonuçta roller aynı.
Ayşin: -Bana kızgınsınız galiba.
Engin: -Yok canım., biraz kızgındım artık kızgınlığım geçti. Hem gözlerinizin güzelliğini yeni farkettim.
Ayşin: -Yaa, teşekkür ederim.
Bu arada kolalarını yudumlarken koyu bir sohbete dalarlar. Sohbet samimi bir havaya bürünmüştür.
Engin birden yerinden fırlar ve bütün etrafındaki masaların duyacağı şekilde.
Engin: -Nee 1000 TL mi? Sen aklını mı oynattın?
Şimdi şaşırma sırası Ayşin’dedir.