KIRGIZ ŞAİRİ
ALIKUL OSMONOV (1915-1950)
Ahmet GÜNGÖR[1]
İnsanların doyasıya eğlenip coştukları dünyada; o yalnız ve kimsesizliğini duygu dolu şiirlerinde bezedi. Çileli ve ızdıraplı hayatında mutluluk ve sevgi denilen olguyu çok az tanıma fırsatına nail oldu. Cahit Sıtkı’nın bir dizesinde belirtmiş olduğu; “Yaş otuz beş, yolun yansı eder”. Ne yazık ki otuz beş yaş şairin ömrünün yarısı olmadı; sonu oldu. Otuz beş yıl gibi kısa bir ömürde sevgiden, mutluluktan, özlemden yana ne varsa söyledi. Kısacık hayatında sanki bunlara bir an önce kavuşma umudu ve endişesiyle…
Alıkul Osmonov 1915 yılının Mart ayında Kalinin ilinin Kaptal Arık köyünde yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Küçük yaşında annesini ve babasını kaybetti. Sadece yakını olarak bir teyzesi kaldı. Fakat onun yanında kalamadı. Çocukluğu, öksüzler yurdunda geçti. O, bu kötü alınyazısıyla ilgili şu mısraları söyler:
Kim berse da cakşı bergen baktımdı,
Kim koysa da caman koyğon atımdı.
Kim verse de güzel yazmış bahtımı,
Kim koysa da kötü biri koymuş adımı.
Alıkul Osmonov 1929-1933 yılları arası Meslek Yüksek okulunda öğrenimini tamamlar. Öğrencilik yıllarından sonra “Leninçil Caş” gazetesinde yazı kurulunda çalışmaya başlar. Bu arada “Şafak Şiirleri”, “Yıldızlı Gençlik”, “Çolponistan” şiir kitapları 1937 yılında tamamlar. Bunlar öğrencilik şiirleridir. Çalışma hayatına uzun bir ara verir. Bu arada “Sevgi” şiiri 1945 senesinde Kırgız edebiyatında büyük bir ün kazanır. Ayrıca 1947 yılma kadar “Yeni Şiirler”, “Çocuklar İçin”, “Benim Vatanım, Şiirler” adlı eserleri yazar.
Alıkul Osmonov ayrıca çeviri tarzında şiirleri de vardır. Puşkin’in “Evgeniy Onegin”, Şota Rustaveli’nin “Kaplan Derisini Giyen Bahadır”, Shakespeare’in “Othello”, “On İkinci Gece”, Nizami’nin “Hüsrev ve Şirin”, Nevaî’nin “Leyla ile Mecnun” vb. gibi eserlerini çevirir.
Genç şair sadece bununla da yetinmez. Dram eserleri de verir. “Kim Bu?”, “İkinci Ekip”, “Kahramanın Ölümü”, “Yolcu Kooman”, “Abılkasım Canbolotov”, “Çolponbay” operasının senaryo yazarıdır.
1964-1967 yılları arasında bu kısa ömürde verilen eserleri dokuz ciltte toplandı.
Ömrünün son anına kadar çalışmalarına devam etti. 1950 yılı, onun hayatındaki son nefesine nokta koyan yıl oldu.
Alıkul, olumsuz şartlarda, hayatın bütün çilesine ve olumsuzluğuna rağmen hayata küskün olmadı. Hep sevgiye, sevgiliye ve mutluluğa yakın olmayı istedi. Mutluluk denilen şey, sanıldığı gibi çok uzaklarda değildi. Umudunu hiç ama hiç yitirmedi.
ОТУЗ ЖАШ
Ырас өмүр кандай кыска, кандай аз…
Тагдыр ошол өлчөмүнөн көп кылбас.
Бирок чиркин аздыгына мейли эле,
Кечээ гана тиги кырда сок эле,
Кайдан чыкты боз ат минген отуз жаш?
Ал зымырайт, үстү-үстүнө камчылап,
Жетээр жери, түшөр үйү барчылап.
Эгер анын жетээр жери бар болсо,
Неге суудай тынбай агат адамзат?
Ошондуктан тынымы жок өмүрүм,
Уч-кыйры жок алыс жолго шаштырат.
Бүгүн дуулап эч кимди ойлонбой,
Кечээ жыргап: эртеӊиме кайдагы ой.
Мени алдаган жаштыгыма ишим жок,
Өлүм мени эркелетип койгондой?!
Ушунча күн, ушунча жыл арасы,
Жана гана, бая гана болгондой.
Шайтан көрдүм- долулугун карачы,
Байкуш жандын момундугун карачы,
Өлүм-өмүр аралыгы даӊгырап,
Тазалыгын сонундугун карачы!
Даяр орду, белен жайы бош турбай,
Анын мэлт-калт толумдугун карачы!
Артык экен, кымбат экен жаштык кез.
Алтын экен, жакут экен баа жетпес.
Мандайынан да бир сүйүп калууга,
Токтоп бербес, токтотууга күч жетпес.
Койун толгон отуз жаштан айнууга,
Өмүр чиркин, өкүмү күч жол бербес.
Айныр элем, айныганда не пайда,
Он сегизде ойноктогон мен кайда?
Отуз да аз… көп болгонго кубангын
Андан көрө амандыкка бел байла.
Тирүүлүктө кара өлүмдөн өсч алып.
Калкын үчүн кан чыгарып бер пайда?
Кантсин боз ат бир топ жолду баскансыйт,
Атырылып алга карай баргансыйт.
Сүрөп алган жазмыш жолу аябай,
Камчы менен май сооруга жапкансыйт,
Жым-жым эткен ээндикке жоголуп,
Караан үзүп кирип бара жаткансыйт.
Токточу өмүр, токточу өмүр, еоктой тур!
Көзүӊ чнкур, өнүӊ кансыз, сары-сур,
Тил албассын жоголо бер, кете бер,
Сенден күчтүү сенден өчөр бул учур.
Он беш жолу улам кайра туулуп,
Он беш жолу жашарбасам карап тур!
Ырас өмүр, кандай кыска, кандай аз,
Тагдыр ошол, өлчөмүнөн көп кылбас,
Бирок чиркин аздыгына мейли эле,
Анын октой тездигине катат баш.
Кечээ гана тиги кырда жок эле
Кайдан чыкты, боз ат минген отуз жаш?
8/XII-1944 Koysarı
МЕН КЫРГЫЗДЫН АКЫНЫ
Ким берсе де жакшы берген бактымды,
Ким койсо да, жаман койгон атымды,
Ушакчыдан не кылам деп сурасам,
– Беш тыйынга мага сат дейт данкыӊды
Сатам,
Алсын.
Кайдан билсин баркымды?
Чайга салып жутаар кезде:
Заар тилин куйкалаачу
Мен кыргыздын акыны!
Карлуу күнү берсе керек бактымды
Аяз күнү койсо керек атымды,
Ичи арамдан, не кылам деп сурасам,
Бир тыйынга мага сат дейт данкыӊды.
Сатам,
Алсын.
Кайдан билсин баркымды?
Кантка салып жутаар кезде:
Кара көнүлүн куйкалаачу
Мен кыргыздын акыны!
Таш идишке куйса керек бактымды
Татты идишке куйса керек атымды,
Кароолчудан не кылам деп сурасам
Балам алсын, бекер бер дейт данкыӊды
Берем,
Алсын.
Сатпайм, кадыр-баркымды,
Уйчу, койчу,
Кетменчинин,
Менмин кымбат акыны.
15/X-1948
АКЫН
Акын жолу, ардактуу сол урматтуу
Саман акын эл алдында уяттуу,
Акыг жазган, биз окуган төрт сап ыр,
Дүнүйөгө калуу керек жанылбай
Жаз, жай,
Кыш, күз
Деген төрт сөз сыяктуу.
OTUZ YAŞ
Gerçek ömür, ne kadar kısa ne kadar az…
Bu bir kader, sınırından hiç aşmaz,
Fakat ne çare, razıydım hayatın kısalığına,
Ok gibi hızından döner başım,
Oysa dün o bayırda yoktu,
Nereden çıktı, boz ata binen otuz yaş.
Şahlanır, sanki kamçı yiyip,
Gidecek yeri, kalacak evi varmış gibi,
Eğer onun gidecek yeri olsaydı,
İnsanoğlunun ömrü neden su gibi akar?
Bu nedenle durağı yoktur ömrümün,
Başı sonu olmayan yola acele ettirir.
Bugünümü yaşıyorum hiç düşünmeden,
Dün eğlenip, yarın için endişem yok.
Beni aldatan gençliğimle işim yok.
Ölüm beni nazlandırıp bırakmış gibi?!
Bunca gün, şunca yıllar içinde,
Ya biraz önce, ya epey sonra.
Şeytanı gördüm, deliliğine bak,
Zavallı canın acizliğine bak,
Ölümle ömür arası bir büyük boşluk.
Titizliğine, güzelliğine bak!
Hazır yeri, sıcak yuvası boş kalmadan,
Onun, dolu dolu yaşanışına bak.
Değerliymiş, kıymetliymiş, gençlik çağı,
Altın imiş, yakut imiş, paha biçilmezmiş,
Alnından öpüp, bir buse almaya,
Dur diyecek, durduracak güç yetmez.
Kucak dolusu, otuz yaştan vazgeçmeye,
Ömrün de güçlü hükmü yol vermez.
Vazgeçerdim, vazgeçmemden ne fayda,
On sekizinde eğlenen ben, şimdi neredeyim?
Otuz da az… bu kadar olduğuna sevin
En iyisi var olduğuna şükret.
Bu hayatta, kara ölümden öç alıp,
Halkın için canını ver, faydalı ol!
Neylesin bozat uzun yol aşmış gibi,
Her fırsatta yarınlara koşturur.
Yedeğe almış, yazmış yolu acımadan
Kamçıyla baldırına biri vurmuş gibi
Karanlığın boşluğunda kaybolup,
Gölgesi uzaklarda yok olup gider gibi.
Bekle ömür, gitme, bekleye dur!
Gözün derin, rengin kansız, yüzünse sarı,
Dinlemezsen, kayboluver, gidedur,
Senden güçlü, senden inat bu zaman,
On beş kere yine, yeniden doğup,
On beş sefer genç olmazsam bakadur!
Gerçek ömür, ne kadar kısa, ne kadar az…
Bu bir kader, sınırından hiç aşmaz,
Fakat ne çare, razıydım hayatın kısalığına,
Kurşun gibi hızından döner başım,
Oysa dün o bayırda yoktu,
Nereden çıktı, boz ata binen otuz yaş.
8 /XII-1944 Koysarı
BEN KIRGIZIN ŞAİRİ
Kim verse de, güzel vermiş bahtımı,
Kim koysa da kötü biri koymuş adımı.
Dedikoducudan, ne yapayım diye sorsam,
-Beş paraya şöhretini bana sat diyor.
Satayım!
Alsın!
Nereden bilsin kıymetimi?
Çaya konup içilirken,
Zehirli dilin yakıcı
Ben Kırgız’ın şairi!
Karlı günü verse bahtımı,
Ayaz günde koysa gerek adımı
Fesat insandan ne yapayım diye sorsam,
-Bir kuruşa şöhretini bana sat diyor!
Satayım!
Alsın!
Nerden bilsin değerimi?
Şeker konup içilirken;
Kötü gönlünü yakıcı
Ben Kırgızın şairi!
Taş kaba koysa gerek bahtımı
Tatlı kaba koysa gerek adımı
Bekçiden ne yapayım diye sorsam,
Oğlum alsın, bedava ver şanını diyor.
Vereyim!
Alsın!
Satmıyorum, kadrimi, kıymetimi,
Sığırtmaç, çoban
Çiftçinin
Benim değerli şairi.
15/X-1948 Çolpon Ata
ŞAİR
Şair yolu, onurlu ve saygın bir yol,
Kötü şair halkı önünde başı eğik,
Şair yazmış, biz okumuşuz dört satır,
Dünyada kalıcı olmak gerek, yanılmadan,
İlkbahar, yaz,
Kış, sonbahar,
Denilen dört söz gibi.
(Bkz: Alıkul Osmonov, Köl Tolkunu Kırgızstan-1972)
Kırgızca’dan Çeviren: Ahmet Güngör, Türk Lehçeleri ve Edebiyatı Dergisi, Sayı:5, Şubat Ankara, 1996
[1] Ankara Üniversitesi TÖMER Bilimsel Araştırma Kurulu (BİLAK) Bşk.