Posted on

İlkokul… Orhan ve Ayhan’ın sınıfı. Türkçe dersi. Öğretmenleri Nilgün Hanım kara tahtanın yanındadır.

 

Nilgün Öğretmen: -Çocuklar, size ödevler vereceğim. Her ödevi iki arkadaşınız yapacak. Bu ödevlerin konusu kısaca şöyle:

a)      Bir gazeteciyle röpörtaj

b)      Üniversitedeki bir bilim adamının mesleği ve üniversitede geçirdiği bir gün hakkında kısa bir yazı,

c)      Sinemaya giderek seyrettiğiniz bir film hakkındaki düşünceleriniz,

d)     Sultan Ahmet’te bir turistle tanışıp Türkiye ve Türk insanı hakkındaki düşünceleri,

e)      Bir tiyatro sanatçısıyla tanışıp mesleği ile ilgili düşünceleri,

f)       Tekneyle balık avlayanların hayatından kesitler.

 

Bu konulardan birini seçerek ilgili kişilerle röportaj yapacaksınız. Yanınızda ses kayıt cihazları da olsun. Bunu sonra bizimle paylaşacaksınız. Evet ne diyorsunuz. Orhan bu konuda ne düşünüyorsun.

Orhan: – Şey… öğretmenim. Doğrusunu söylemek gerekirse bunların hiçbiri benim için ilginç değil.

Nilgün Öğretmen: – Peki senin için neler ve hangi konular ilginç?

Orhan: – Ünlü bir aşçının ve dondurmacının hayatı ve mesleği bana daha ilginç geliyor.

Nilgün Öğretmen: Neden acaba?

Orhan: – Çünkü onlarla bizim hayatımız içiçe. Diğer konular bana daha uzakmış gibi geliyor.

 

Sınıftakiler gülüşür.

 

Nilgün: – Peki öyleyse. Sen ve Ayhan araştırma konusu olarak beş yıldızlı bir otelin aşçısının bir günlük iş hayatını seçin olmaz mı?

Ayhan: – Şey öğretmenim. En iyisi biz bir filmi konu alalım. Onunla ilgili düşüncelerimizi yazarak sınıfımızla paylaşalım. Ne dersiniz.

Nilgün Öğretmen: – Karar sizin! İster aşçının bir günlük işi, ister bir sinema filmi. Evet diğer konuları almak isteyenler.

 

Sınıfta haraketli tartışmalar devam eder.

 

Akşam. Orhan ve Ayhan evdedirler.

 

Orhan: – Aptal! Neden filmi seçtin? Beni nefis yemek ve dondurmalardan mahrum ettin.

Ayhan: – Tamam seni anlıyorum ama sinema da fena değil. Troya filmi senin ilgini çekmez mi?

Orhan: – Bana ne senin Troya’ndan. Troya karnını doyurur mu?

 

Bu arada Korkut Dede bu konuşmalara kulak misafiri olur.

 

Korkut Dede: – Hey ne konuşuyorsunuz bakalım?

Ayhan: – Aramızda tartışıyoruz Dede. Öğretmenimiz bize ödev verdi. Bir aşçının, bir dondurmacının mesleği ya da bir filmi sinemada seyrederek düşüncelerimizi yazacağız. Sen hakem ol! Hangisi sence daha iyi!?

Korkut Dede: – Orhan, sence hangisi daha uygun?

Orhan: – Ben aşçı ya da dondurmacının mesleği diyorum. Çünkü bana daha somut ve sıcak geliyor.

 

Korkut Dede güler.

 

Korkut Dede: – Ya sen Ayhan?

Ayhan: – Bence film tabi. Hem Troya vizyondaki en iyi filmlerden biri.

 

Korkut Dede ikisini de dizlerine oturtur.

 

Korkut Dede: – Çocuklar, Çanakkale’yi biliyorsunuz değil mi?

Orhan, Ayhan: – Evet Dede biliyoruz.

Korkut Dede: – Bakın orada Truva Atı var. Bunun tarihi çok ilginç. Yani bu Hollywood filminde anlatılanlar, Truva atının olduğu topraklarda yani ülkemizde geçiyor aslında…

Orhan: – Yapma dede yahu. Gerçekten mi?

Korkut Dede: – Evet gerçekten evlat. Orada ilginç bir savaş olmuş. Bu filmin hikayesi de bu.

Orhan: – Aaa şimdi ilgimi çekmeye başladı.

Ayhan: – Evet dede. Doğrusunu söylemek gerekirse bu filmin görsel efektlerinin çok iyi olduğunu duymuştum. Yalnız bu filmin hikayesinin güzel ülkemizde geçtiğini bimiyordum. Aşil diye bir kahramanın başından geçen bir öykü galiba.

Korkut Dede: – Evet öyle Ayhan. Bu ara sen de dikkatle dinle Orhan. Eğer bu filmi seyretmek isterseniz biletleriniz benden.

Orhan: – Yaşa Dede.

Ayhan: – Helal sana Dede.

Korkut Dede: – Bu filmi sinemada seyretmeden önce dondurmacıdan dondurma, temiz bir restorandaki aşçının elinden güzel bir kebap yemeye ne dersiniz?

Orhan: – Ne diyeceğim Dedeciğim ‘Allah’ derim.

Ayhan: – Yaşa: varol Dede!

Korkut Dede: –Yalnız bir şartım var. Bu filmi seyrettikten sonra, Türk tarihini anlatan filmleri de seyredeceksiniz. Sonra sizden işte Troya ve Türk tarihiyle ilgili filmler hakkında yorumlarınızı soracağım. Ödevinizi tamamlamanıza kaç hafta var?

Orhan: – İki hafta!

Korkut Dede: – Güzel. Demek vakit var. Türk tarihiyle ilgili filmleri de müzik marketlerinden bulabilirsiniz.

Orhan-Ayhan: – Anlaştık Dede.

 

Korkut Dede yan odada çalışan Engin’e seslenir.

 

Korkut Dede: – Engin oğlum gelir misin?

 

Engin, ders çalıştığı masadan başını kaldırır. Başını kaşıya kaşıya dedesinin yanına gelir.

 

Korkut Dede, ikizleri sinemaya götürmesini ister.

 

Engin: – Sabahtan akşama kadar arabayı yıkamaya razıyım. Lütfen bu haylazlarla beni sinemaya gönderme.

Korkut Dede: – Mızmızlık etme. Hem sen de eğlenirsin. Sınavlara hazırlanacağım diye kaç gündür evden çıkmadın.

Engin: – Peki Dede öyle olsun. Senin hatırın olmasa gitmezdim ya neyse…

 

Engin, Ayhan, Orhan sinema geçişinden bilet alırlar. Sırayla içeri girdikten sonra patlamış mısır, cola alarak içeri girerler. Orta sıralarda bir yere otururlar. Işıklar söner, film başlar.

Film sonlarına doğru Orhan sıkılmaya başlar. Elindeki poşeti şişirerek patlatır. Pür dikkat filmi izleyenler birden paniğe kapılır.

Sinemada bomba var, bomba var!

Herkes kapılara hücum eder, panik içinde insanlar ne yapacağını bilemez.

Daha sonra her şey anlaşılır. Orhan, Ayhan ve Engin sinema önünden polis arabasıyla karakola götürülür.

Bu arada sinemanın cam kapısında bir yazı vardır:

 

“Bu sinemaya ikizler; Orhan ve Ayhan giremez!”