Posted on

Prof. Dr. Ahmet Güngör

İlkokuldan üniversite yıllarına kadar sarı kaplı, siyah beyaz resimli kitaplardan NASA, BAYKONUR Uzay Merkezlerinden fırlatılan roketler, astronotların adını öğrenip ezberler, ülkelerine gıpta ile bakardık.

Gökyüzünde uyduları bir yana uzay istasyonları bile vardı. 1980’li yılların “Uzay Yolu” ve “Uzay 1999” dizi filmleri… Dünya, ay, güneş sistemini aşmış adı sanı bilinmez gezegenlere seyahat eden ve zaman yolculuğu yapan gemileri… Fantastik kurgu filmleriyle Mars’a, keşfettikleri galaksilere koloniler kurarken erişilmez bir güç ve kudretin ihtişamını dünya insanlarının hafızalarına kazıyorlardı. Şüphesiz bu güç ve kudret, ardından diğer halklara zoraki saygı ve itaati de getiriyordu.

Yenilmezlik ve kendilerine erişilemezlik algısı! Bilge, filozof devlet başkanı Gandi’nin tarihe geçen şu ifadesinde dahi bunun izleri görülmektedir: “Ben İngilizlerin yenilmez olduğunu sanırdım. Bu yüzden halkımın geleceğiyle ilgili düş bile kuramazdım. Ta ki Anadolu’dan bir Türk komutanı Mustafa Kemal çıkıp halkına önderlik ederek elinde avucunda taş sopayla Çanakkale’de İngilizleri yendiği güne kadar…”

Türkiye’ye gelince… Düş göremezken düş görür, hayal bile kuramazken yıllara haftalara göre plan programlar yapar hale geldik. Bu düş ve hayaller; “ÜSTTE MAVİ GÖK, ALTTA YAĞIZ YER” le ilgili idi.

Düş görmenin, hayal kurmanın safhasını geçip plan-programa geçmek ne keyif, ne huzur, ne özgüven! İHA, SİHALAR… ardından Kızıl Elma, Kaanlar! Dahası denize inen TCG Anadolu Savaş Uçağı Gemimiz dosta güven, düşmana korku salmaya başladı. Türkiye’nin bu hamleleri karşısında batılı devletlerin hemen karşımıza geçip nazar boncuğu gibi dizilmelerine şaşırmamak gerekir.

“Mavi Vatan” olarak adlandırdığımız Karadeniz, Ege ve Akdeniz’i karış karış tarayan sismik araştırma gemilerimiz (Oruç Reis, Fatih, Barboros Hayreddin): doğal gaz, petrol arama çalışmalarına son hızla devam etmektedir. Karadeniz’de bulunup karaya çıkarılan doğal gaz ve ardından gelecek daha nice “Müjdeli Haberler”, ışığın umuda dönüştüğünü göstermiştir.

Türksat 3A, 4A, 4B, Rasat, Göktürk-1 ve Göktürk-2 uydularından sonra 2021, 2023 ve daha sonraki yıllarda uzaya fırlatılacak uydular; Türk Mühendisleri, devlet yöneticilerinden sokaktaki vatandaşımıza varıncaya kadar hepimizin göğsünü kabartmaktadır. Güvenlik, iletişim bilişim teknolojileriyle ilgili kaygılara, sorunlara çözüm getirilmesi elbette iş hayatı, eğitim camiası üzerinde ayrı bir rüzgâr estirmektedir.

Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türk Havacılık ve Uzay Sanayisine yönelik açıklamaları (27.08.2020), Türkiye Uzay Ajansı, TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma

Enstitüsü, Türk Havacılık ve Uzay Sanayi (TUSAŞ), Savunma Sanayi Başkanlığı Hava Savunma ve Uzay Daire Başkanlığı gibi kurum ve kuruluşların bu alanda başarılara atmış oldukları imzalar; Türkiye’nin eski Türkiye olmadığının açık bir göstergesidir.

NASA’da görev yapan onlarca mühendisimizin başarıları, zaman zaman basına yansımaktadır. İsmail Akbay, Selahattin Kayalar (Derin Uzay İletişimi), Öncü Kürüm (SWOT Başmühendisi), Umut Yıldız (Astrofizikçi), Oktay Arslan (Robot Bilimleri), Sırrı Oğuz bunlardan birkaçı… Yine onlar gibi ülkemizin değişik mühendislik fakültelerinde akademisyen ve mühendislerimiz bu alanda geceli gündüzlü çalışma ve araştırmalar yapmaktadır.1

İşte en son İMECE uydusu! Artık uzayda yerini aldı (15.04.2023). Yaklaşık 200’e yakın mühendis, yazılımcı, teknik elemanın gece gündüz çalışarak %90’ı yerli üretimiyle… Afet yönetiminde etkili olacak. Çevre şehircilikte kaçak yapılaşmayla ilgili an be an görüntü paylaşımı yapacak, tarım alanlarının rekoltesini artırmaya yönelik katkılar sağlayacak. Güvenlikle ilgili yaklaşık bin kilometrelik alanı metre altı çözünürlükte tarayacak vd.

Yakın zamanda ülkemizin kendi uydularını fırlatma rampa merkezlerini kurma aşamasına geldiğini TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal ve Uzay Teknolojileri Araşt. Ens. Müd. Doç. Dr. Mesut Gökten katıldıkları televizyon programında ifade etmektedir.

Türkiye artık gelecek on yılların uzay programı ve uzay bütçesini hazırlayıp uygular hale gelmiştir. Ülkemizin hazırladığı plan-programların başarıya ulaşacağı konusunda bizi tereddüde düşürmeyecek birçok nedeni burada saymak mümkün: Bu alanda yetişmiş, ulusal, uluslararası uzay merkezlerinde görev yapan uzman akademisyen ve mühendislerimizin olması, devletimizin bu çalışmaları kararlılıkla desteklemesi ve takip etmesi, orta öğretim ve yükseköğretim öğrencilerinin uçak, robot teknolojisi, uzay ve havacılık alanına yoğun ilgi duyması…

Bize bu özgüveni sağlayan bir başka konu da “Havacılık ve Uzay Araştırma Merkezleri” kurarak plan programlarına devam eden kardeş Türk Cumhuriyetlerinin engin tecrübeleridir.2 Kazakistan uzay programlarına hız kesmeden devam etmektedir. Bu zamana kadar üç astronotunu uzaya göndermiştir. Kırgızistan’dan yine Özbek asıllı bir astronot uzaya çıkarak bilimsel çalışmalar yapmıştır. Özbekistan, geleceğin uzay mühendislerini hazırlamak için uzay bilimleriyle ilgili El-Birunî International School adlı okul açmıştır. Yine astronotların uzaydan döndükten sonra uyum sağlamaları için Kırgızistan’ın Isık Göl Bölgesinde rehabilitasyon merkezi ve senatoryumlar kurulmuştur.

Yıllarca astronot eğitimi almış, uzayda bilimsel araştırmalar yapmış engin donanım, bilgi ve beceriye sahip Türk Dünyasının astronotları, günümüzde de geleceğin Kazak astronotlarını yetiştirmek üzere Astronot Eğitim Merkezlerinde eğitim vermektedirler.

İşte onlardan birkaçı: Kazak kozmonot Toktar Aubakirov (27 Temmuz 1946) dünyanın 256. kozmonotudur. 2 Ekim 1991’de Soyuz TM-13 uzay aracıyla Baykonur’dan uzaya uçmuş, 10 Ekim 1991’de Soyuz TM-13 uzay aracıyla dünyaya dönmüştür. Uzayda yaklaşık 7 gün 22 saat 13 dakika kalmıştır. Rus savaş uçağı gemisi pistinden MİG-29K jetini uçurup geri inen ilk pilot da kendisidir.

Talgat Amangeldi Musabayev (7 Ocak 1951), beraberinde Kur’an-ı Kerim’i, bayrağını Kazakistan toprağını alarak uzaya çıkan, ülkeye ve toprağa saygısını defalarca gösteren dünyadaki 309. kozmonottur. Uzay istasyonu dışındaki açık alanda toplam 41 saat 21 dakika görev yapmıştır. Bir ayda beş kez uzay yürüyüşü yaparak (30 saat 8 dakika) Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiştir. Talgat Musabayev, uzay boşluğunda çalışan ilk Kazak kozmonotu ve ilk cerrah astronottur.

Yine Kazakların medarı iftiharı Aydın Ayimbetov (27 Temmuz 1972) dünyanın 545. kozmonotudur. Aralık 2009’dan bu yana, Kazakistan Cumhuriyeti Ulusal Uzay Ajansı Başkan Danışmanı, Ajans Departmanı Direktörlüğünü yürütmektedir. 2012 Baharından beri Astana’daki Okul Çocukları Sarayında Genç Astronotlar Okulu’nda öğretmenlik yapmaktadır.

Son kuşak kozmonotlardan biri Salican Şaripov (24 Ağustos 1964) 22-31 Ocak 1998 tarihleri arasında STS-89 programı kapsamında uzay aracı “Endeavour”la 8 gün 19 saat 46 dakika 54 saniyelik uzay uçuşu yapmıştır. Soyuz TMA-5 uzay aracının komutanı ve 10. ana seferin uçuş mühendisi olarak ikinci uzay uçuşunu 14 Ekim 2004-25 Nisan 2005 tarihleri arasında Uluslararası Uzay İstasyonuna gerçekleştiren Şaripov, iki uzay yürüyüşü yapmıştır.

Yakın tarihte Türk Cumhuriyetleri liderlerinin imzalarıyla kurulan Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında deniz, yeryüzü ve gökyüzüne yönelik Türk mühendisleri, bilim adamlarının çalışmalarının hız kazandığı dönemde rüzgârı arkamıza almanın tam zamanı!

Söz konusu astronotlar mesleklerinde görevlerini faal olarak yürütmektedirler. Adı geçen kozmonotlarla ilgili devletimiz resmi olarak aşağıdaki çalışmaları yapabilir: 1.Kozmonotlar Türkiye’ye davet edilerek üniversite, bilimsel kurum ve kuruluşların yanı sıra gençlere yönelik “Nasıl Astronot Olunur?” ve ülke olarak astronot eğitiminin altyapısıyla ilgili bir dizi konferans vermeleri sağlanabilir. 2.Kurulacak uzay araştırmaları merkez birimlerinin birkaçına, lise, üniversitedeki bölümler ve kütüphanelere astronotların adı verilebilir. 3.Astronotlar adına pul, para bastırılabilir. 4.Park veya bahçelere adları verilebilir. 5.Yapılan anlaşma gereği uzay araştırmaları ile ilgili ortak yazılı ve görsel belgeseller hazırlanarak genç kuşaklar teşvik edilebilir.

Devlet, hükümet konuyla ilgili irade ve kararlılığını ortaya koymuştur. Geriye sadece mevcut dinamik yapıyı bir araya getirerek ortak akıl, gayret ve sabırla bu süreci devam ettirme işi kalmıştır. Tarih hayaller kuran, hayallerinin peşinden koşup çalışan, bu uğurda ter dökenlerin başarılarını sayfalarına taşımıştır. “Acaba?”, “Olur mu!”, “Hele biraz daha zaman geçsin, sonra bakarız?” diyenler ise zaten hiçbir zaman olmamışlar ve tarih de onları kayda değer bulmamıştır.

  1. https://www.cnnturk.com/tv-cnn-turk/programlar/5n1k/nasada-calisan-turk-muhendislerin-hikayesi https://www.gidahatti.com/nasada-calisan-tek-turk-memleketinde-seminer-verdi-150107/
  2. Türkiye, uzay çalışmalarıyla ilgili Kazakistan’la anlaşmalar imzalamış olup bu sürece Rusya da dahil olmak istemektedir. (tr.sputniknews.com/columnists/9.09.2020), turkbirdev.org/i_kirgizstan-uzay- uydu-html.