ENGİN VE İKİZLER ALIŞ VERİŞTE
Hastane… Dr. Gamze Hanım’ın odası, biraz önce bir ameliyattan çıkmıştır. Elini lavaboda yıkayarak koltuğuna oturur… bu arada telefon çalar… Gamze Hanım telefon açar.
Gamze Hanım: – Alo!
Engin: – Anneciğim merhaba. Nasılsın?
Gamze Hanım: – Teşekkür ederim oğlum. Daha yeni ameliyattan çıktım. Şimdi dinleniyorum. Oğlum unutmadan söyleyeyim. İkizlere 23 Nisan şenlikleri için elbiseler alınacak.
Engin: – Anneciğim lütfen! Geçen sefer rezil oldum.
Gamze Hanım: – Oğlum, biliyorsun baban meşgul. Deden yaşlı. Çiğdem’in de çalışmaları var. Onları bir sen idare edersin!
Engin: – Peki, peki anneciğim. Ama bu son olsun. Onlarla bir daha alışverişe çıkmam.
Gamze Hanım: – Tamam öyleyse hemen eve git, çocukları alıp alışverişe çık!
Engin: – Önce bir arkadaşıma uğrayayım. Sonra eve gidip duş aldıktan sonra çocukları alıp çıkayım, olur mu anneciğim?
Gamze Hanım: – Olur oğlum. Haydi iyi alışverişler.
Engin: – Öpüyorum anneciğim.
Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.
Engin: – Çocuklar daha önce yaptığımız alış verişte beni rezil ettiniz. Tezgâhtar kadının eteğini kestiniz, müşteri kadının çantasına oyuncak yılan koyup korkuttunuz. Kısaca, koca mağazayı birbirine kattınız. Sizinle bir anlaşma yapalım. Şimdi bana erkek sözü verin! Yaramazlık yok, dondurma yok, tamam mı?
Ayhan ayağa kalkar. Orhan tek ayağını kaldırır. İkisi de “söz” diyerek evden çıkarlar. Durağa gelip dolmuşa binerler. Dolmuştan şehir merkezine gelerek mağazaların olduğu bir yere gelirler. Birkaç mağaza dolaşırlar. En son bir mağazaya girerler. Kapıda görevli karşılar.
Görevli: – Buyurun efendim hoş geldiniz!
Engin: – Hoşbulduk. Çocuk reyonu nerede acaba?
Görevli: – Mağazamızın ikinci katı çocuk reyonudur. Asansörle çıkabilirsiniz.
Engin: – Teşekkürler. Biz yürüyerek çıksak daha iyi. Haydi çocuklar.
Merdivenlerden çıkarak ikinci kata gelirler. Tezgahtar bayan onlara yardımcı olur. Engin bu arada devamlı Orhan’ı kontrol eder. Uzun bir uğraştan sonra iki elbise beğenirler.
Engin: – Biz bunları beğendik. Bunların fiyatı ne kadar?
Tezgâhtar: – İkisi 100 TL.
Engin: – Pahalı değil mi?
Tezgâhtar: – Çocuk elbisesi her zaman pahalı olur beyefendi. Kumaşı, fabrika işçiliği çok iyidir. Tavsiye ederim.
Engin: – Ama yine de indirim yapsanız?!
Tezgâhtar: – Peki %10 indirim yapalım
Engin: – Teşekkür ederim. Kredi kartı geçiyor değil mi?
Tezgâhtar: – Elbette. Siz kasaya gidin. Ben elbiselerinizi paket yapıp getireyim
Engin: – Teşekkürler.
Engin ve ikizler mağazadan çıkarlar. Yolda yürümeye başlarlar.
Engin: – Çocuklar beni şaşırttınız.
Ayhan: – Hayrola ağabey?!
Engin: – Çünkü hiç yaramazlık yapmadınız. Bunun için sizi pastaneye götüreceğim
Orhan kıs kıs gülmektedir.
Ayhan: – Ağabey peki dondurma?!
Engin ciddi ve kararlı tavırla
Engin: – Hayır dondurmayı unutun. Yalnız baklava ve meyve suyu anlaşıldı mı?
İkisi de istemeye istemeye
Orhan- Engin: – Peki anlaşıldı ağabey.
Pastaneye gelirler. Hava biraz sıcak olduğu için ana caddeye bakan bahçedeki masanın birine oturup siparişlerini verirler. Bu arada Engin ayağa kalkıp yolda gitmekte olan kızlara el sallar.
Engin: – Hey Cansu, Arzu!
Kızlar arkasına döner. Engin’i farkedip pastaneye doğru yürürler.
Cansu: – Merhaba Engin.
Arzu: – Selam Engin, selam çocuklar.
Engin: – Merhaba kızlar. Buyurun. Size birşeyler ikram edeyim
Kızlara yer gösterip masaya davet eder. Kızlar masaya oturur.
Arzu: – Engin bu beyler kim? Yoksa senin korumaların mı?
Cansu: – Ay, bunlar fotokopi makinesinden çıkmış gibiler.
Arzu ve Cansu kahkahayı ardından patlatırlar. İkizler bu şakadan memnun kalmazlar. Kızlar bu durumu farkeder.
Arzu: Suratınızı asmayın canım. Sadece şakaydı.
Orhan içinden: “Şakayı sen sonra görürsün” der.
Engin: – Kızlar bunlar benim kardeşlerim. Orhan ve Ayhan.
Arzu: – Benim adım Arzu, bu da Cansu. Memnun olduk.
Ayhan: – Biz de memnun olduk.
Engin: – Hanımlar ne arzu edersiniz?
Arzu: – Bana karışık bir dondurma.
Cansu: – Bana mümkünse çilekli.
Engin: – Peki, (garsona döner) Garson Bey, bakar mısınız?
Garson yanlarına gelir.
Garson: – Buyurun efendim
Engin: – Bir karışık, bir çilekli dondurma lütfen!
Garson: – Hay hay efendim. Hemen geliyor.
Orhan: – Ağabey, Hanımlara dondurma yasak değil, bize niçin yasak?
Engin: – Orhancığım. Çünkü senin dişlerin çürüyor. Bu yüzden dondurma zararlı.
Orhan: – Öyle olsun
Engin, Cansu, Arzu’yla uzun uzun okuldan sohbet ederler. Çocuklar sıkılır.
Cansu: – Engin, artık bizim kalkmamız gerekiyor.
Engin: – O halde birlikte kalkalım. (Hesabı ödemek için garsona döner) Garson meşgul. En iyisi ben hesabı kasaya ödeyeyim sonra gideriz, olmaz mı?
Engin hesabı ödemek için kasaya gider. Cansu, bir şey söylemek için Arzu’nun kulağına eğilir. Orhan bu arada beyaz kağıttan yaptığı uçurtma kuyruğunu Cansu’nun ceketinin arkasına yapıştırır. Kızlar Engin gelene kadar masadan kalkıp yavaş yavaş caddede yürümeye başlarlar. Bu arada Engin hesabı ödeyip ikizlerin yanına gelir.
Engin: – Beyler, kızlar nerede?
Sorunun cevabını almadan sokakta yürüyen insanların gülüşmelerini duyar. Caddeye baktığında gözlerine inanamaz. Ağzı açık bakakalır. Sonra kendini toparlar, caddede kızların peşinde koşmaya başlar. Kızlara yetişir. Bu arada kızlar da etrafında gelen gülüşmeleri farkeder. Engin Cansu’nun ceketinden uçurtma kuyruğunu almaya çalışırken Cansu arkasına döner ve elinde uçurtma kuyruğunu tutan Engin’le göz göze gelir.
Cansu ‘Terbiyesiz!’ diyerek Engine tokadı yapıştırır.
Ardından Arzu da Engin’e tokadı patlatır. Bu arada trafikteki arabalardan ve caddedeki insanlardan gülüşmeler duyulur. Engin arkasına döner pastaneye doğru yürümeye başlar. Yavaş yavaş gözünü ikizlerden ayırmadan masaya oturur. İkizler hiçbir şeyden haberleri yok gibi önlerindeki baklavayı atıştırmaya devam ederler.