AKŞAM SÜRPRİZİ
Akşam saat 8 30. Can ailesinin kapı zili acı acı çalınmaktadır. Osman Bey banyodan çıkmaktadır.
Osman Bey: – Çocuklar hiç biriniz rahatsız olmayın kapıya ben bakarım.
Osman Bey kapıya gider ve kapıyı açar.
Osman Bey: – Oo Nuri Bey, siz misiniz? Buyurun içeri girin.
Gamze Hanım mutfaktan seslenir.
Gamze Hanım: – Can Bey kimmiş?
Osman Bey: – Yan kapı komşumuz Nuri Bey, Hanım.
(Sonra komşusuna döner) Lütfen buyurun.
Nuri Bey sinirlidir.
Nuri Bey: – Hayır, Osman Bey rahatsız etmek istemiyorum. Fakat size bir şikâyetimi bildirmek için geldim.
Osman Bey merak ve şaşkınlık içindedir.
Osman Bey: – Hayırdır Nuri Bey, yine arabanın park sorunu mu yoksa? Öyleyse hemen çekeyim.
Nuri Bey: – Hayır, efendim. Sorun o değil. Sorun sizin ikizler.
Osman Bey: – Allah, Allah. Sizin çocukla kavga mı etmişler?
Nuri Bey: – Hayır, efendim hayır. Dün akşam bize mesai arkadaşlarımız gelmişti. Evde gece on ikiye kadar oturdular. Sonra gitmek üzere hazırlandılar. Tam kapıya geldiler. Ayakkabılarını giymek üzereyken…
Osman Bey: – Evet giymek üzereyken?!…
Bu arada Korkut Dede salondan bağırır.
Korkut Dede: – Osman oğlum komşumuz neden içeri gelmiyor?
Osman Bey: – Babacığım bir saniye sabırlı olun! (Osman Bey komşusuna döner) Kuzum siz de beni çatlatacaksınız. Devam edin lütfen, sonra…
Nuri Bey: – Sonrası, Osman Bey, misafirler ayakkabılarını giyiyorlar. Baksalar ayakkabılarının içi su dolu ve kapının tahta eşiğine çakılmış. Yürümek için hareket ettiklerinde yüzü koyun yere düşüyorlar.
Osman Bey: – Vah vah, çok üzüldüm Nuri Beyciğim. Siz de hemen ikizlerden şüphelendiniz değil mi?
Nuri Bey: – Şüphelenmedim Osman Bey. Kesin onlar, çünkü akşam bizim evin bahçesinden girerlerken oğlum görmüş.
Osman Bey: – Peki bahçedeki köpeğiniz havlamamış mı?
Nuri Bey: – Efendim biliyorsunuz bizim köpeğimiz ikizlere alışık. Bu nedenle havlamamıştır.
Osman Bey: – Peki Nuri Bey. Bu yaptıkları cezasız kalmayacak. Bundan emin olabilirsiniz.
Nuri Bey: – İkizlerin şakalarına alışığız. Fakat misafirlere karşı çok mahçup olduk. Müsaadenizle efendim.
Osman Bey: – İyi akşamlar Nuri Bey. O konuda endişeniz olmasın.
Osman Bey kapıyı kapatır ve salona gelir. Korkut Dede, Ayla Nine, Gamze Hanım. Engin ve Çiğdem merak içindedirler.
Korkut Dede: – Osman ne oldu oğlum? Bir şey mi var?
Osman Bey: – Yok bir şey anne. Ne olsun! Yine torunlarının yaramazlıkları.
Korkut Dede: – Ne yapmışlar ki?!
Gamze Hanım: – Evet Can, ne oldu?
Osman Bey üzgün bir şekilde koltuğuna oturur.
Osman Bey: – Dün akşam Nuri Bey’lerin evine misafirler gelmiş. Gece yarısı, evlerine dönmek için kalkmışlar ve kapıya gitmişler. Eşikte duran ayakkabılarını giymişler. Bir de ne görsünler?!
Engin: – Ne görmüşler baba ne görmüşler?
Osman Bey: – Ayakkabılarının içi su dolu. Yalnız bununla kalsa iyi. Ayakkabılar tahta eşiğe de çakılıymış. Misafirlerin bir kaçı ayakkabılarını giyer giymez adımını atmaya kalkışınca yere düşmüş.
Çiğdem: – Tüüh bu çok kötü bir şaka.
Engin: – Hem de nasıl? Peki bunun bizim aileyle ilgisi ne?
Çiğdem: – İlgisi ikizler. Özellikle de Orhan’la ilgisi var.
Osman Bey: – Nerede bu yaramazlar hanım. Artık büyük bir cezayı hakkettiler.
Korkut Dede: – Dur bakalım oğlum acele etme. Belki bizim çocuklar yapmamıştır. Ortada suç var ama suçlu yok. Hele bir çocuklar gelsin konuşalım.
Osman Bey: – Her şey gün gibi açık baba. Daha nesini konuşalım. Yoksa koca adam niye gelip kapımızı çalsın ki!
Ayla Nine: – Öyle deme oğlum. Benim kuzularımın yaramaz oldukları doğru ama böyle kötü bir şaka, onların tarzı değil.